Sosyal Fabrika Önerisi

Sosyal Fabrika Önerisi

Mesleki eğitime Köy Enstitüsü sanayileşmeye sosyal fabrika önerisi

27 Ocak 2016 - 13:02 - Güncelleme: 27 Ocak 2016 - 13:25

Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanvekili İbrahim Gökçüoğlu, Türkiye’nin mesleki ve teknik eğitimde Köy Enstitüleri, sanayileşmede de Atatürk’ün sosyal fabrika modelinin örnek alınması gerektiğini söyledi. Gökçüoğlu, “Bugün böyle bir projeye muhtacız” dedi.

EBSO Meclis Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Ankara’da Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ile Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi’yi ziyaret ettiklerini hatırlatan Gökçüoğlu, reform ihtiyacı, İzmir’deki işsizlik oranı ve sanayinin nitelikli eleman eksiği, yerelde kalkınma yönünde, teşviklerin ilçe ve sektörel bazlı olması, Rusya’daki kayıplarımızı İran fırsatını değerlendirerek telafi etmemiz gerektiği, Eylem Planlarında takvime uyulması hassasiyeti, gümrük kapıları ile kalkınma ajanslarının yeniden yapılandırılması konularına değindiklerini anlattı. Kalkınma Bakanı Yılmaz’ın “Eğitimde beceri kazanımı öncelikli olmalı. İlçe, belde ve köylerde üretim teşvik edilmeli” sözlerine vurgu yapan Gökçüoğlu, temelleri 1937 yılında atılan ve 1940 yılında hayata geçirilen Köy Enstitüleri’nin bu amaçla Türkiye’ye özgü bir eğitim projesi olduğunu savundu.

Genç Cumhuriyet’in hamleleri

İbrahim Gökçüoğlu, Balkan Savaşı, 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı’nın ardından Cumhuriyetin ilanı, 1929 yılında dünyayı etkisi altına alan büyük ekonomik kriz süreci gibi çalkantılı bir dönemin ardından Köy Enstitüleri’nin oluşturulduğunu, genç Türkiye Cumhuriyeti sanayileşme adımları atarken de 2. Dünya Savaşı’nın patlak verdiğini anlattı.

Atatürk’ün ‘Eğitimdir ki; bir ulusu ya özgür, ya bağımsız ünlü ve yüce bir toplum olarak yaşatır ya da yoksulluğa, tutsaklığa sürükler’ sözünü hatırlatan, O’nun eğitime verdiği önemin göstergesi olarak Sakarya mücadelesi sürerken Eğitim Kurultayı’nı topladığına dikkat çeken Gökçüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Güçlü bir Türkiye oluşturulmasının en etkili yollarından biri eğitimdir. Köy Enstitüleri, köy kalkınmasına önderlik edecek becerilerle donatılmış öğretmenler yetiştirmek, Anadolu insanını eğitimsizlikten kurtarmak, iş için, iş içinde eğitim anlayışını egemen kılmak, verilen eğitimle değiştiren, dönüştüren, insanca bir dünya yaratmayı kurgulayan yurttaşlar yetiştirmek, Cumhuriyet yurttaşı yaratmak, ilkel tarımdan modern üretime yönelmek, demokrasiyi, katılımcılığı yaşayarak öğretmek, yönetime katılma, sorgulama ve sorma bilincine, eleştirel düşünme yeteneğine sahip bir eğitim modeli oluşturmak amacıyla kuruldu. İlk örneklerinden biri İzmir Kızılçullu Köy Enstitüsü oldu. Akpınar Köy Enstitüsü’nün temeli “Bozkırı Yeşerteceğiz … Ocak Tüttüreceğiz” sloganları eşliğinde atıldı. Okullar, ülkemizin doğudan batıya kuzeyden güneye tüm bölgelerini kapsayacak şekilde yapılandırıldı. Köy enstitüsünü bitiren bir öğretmen aynı zamanda mesleki beceriler öğrenmekteydi. Enstitülerde kültür dersleri yanında tarım ve teknik ders ve çalışmaları yapılmaktaydı. Erkek öğrencilere tarla ve bahçe tarımı, sanayi bitkileri tarımı, hayvancılık, arıcılık ve ipekböcekçiliği, balıkçılık, demircilik, motorculuk, dülgerlik, marangozluk, duvarcılık, betonculuk, kız öğrencilere de biçki dikiş, el sanatları, örgü ve dokumacılık öğretiliyordu. Özellikle sanata özel önem verilmiş, müzik dersleri temin edinen müzik aletleri ile uygulamalı yapılmıştır. Öğretmenler gittikleri yörelerde bilinmeyen tarım tekniklerini de köylülere öğretmişlerdir. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine; iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik edilmiştir. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri bulunmaktaydı. Derslerin yarısı temel örgün eğitim konularını içermekte, geri kalanı ise uygulamalı eğitimden oluşmaktaydı. Türkiye’ye özgün bir eğitim projesidir. Ve bugün biz böyle bir projeye muhtacız.”

Planlı kalkınmanın önemli unsuru

Gökçüoğlu, sanayileşme hamlesinde yerelde kalkınmanın önemine vurgu yaparak, “Batı ülkelerinde yerelde kalkınmaya öncelik verilerek planlı, programlı bir sanayileşme ile göçlerin de önüne geçilmiştir. Bizde de proje devam etmiş ve sanayileşme köylerden başlayarak planlı bir şekilde yayılmış olsaydı ülkemizin dört biryanında fabrika bacaları yükselecek ve istihdam konusu kaynağında çözülecekti. Böylece ülkemizin her coğrafi bölgesi eşit kalkınacak, göç unsuru ve neden olduğu sorunlar yaşanmayacaktı” diye konuştu.

Sosyal fabrika

Atatürk’ün talimatıyla kurulan ve ‘Türkiye’yi dokuyan tezgah’ olarak tanınan Sümerbank’ın bugünün sanayisi ve tekstil ihracatına çok önemli bir altyapı oluşturduğunu belirten Gökçüoğlu, özellikle Nazilli Basma Fabrikası’nın ‘sosyal fabrika projesi’ olarak tarihe geçtiğini dile getirdi. İbrahim Gökçüoğlu, sermaye birikimi kıt bir dönemde para harcanmadan gıda maddesi ihracatı karşılığında kurulan Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası’nın mühendislik gelişiminde ve üretimin öğrenilmesinde başöğretmen olduğunu vurgularken, “Bu fabrika kumaş üretiminin yanısıra içindeki sosyal tesislerle tam bir örnek modeldi. Fabrika içerisinde okul, hastane, kreş, lojman, tiyatro salonu, sinema salonu, spor kulübü, işçilerin çalışma alanı da organize edilmişti. Fabrikanın radyosu vardı. Tiyatro salonunda işçilerin rol aldığı oyunlar sahneleniyordu. Fabrikanın treni, halkı sinema salonunda gösterilen filmlere taşıyordu. Ne yazık ki ülkenin bir milli değeri göz göre göre yok edildi” diye konuştu.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x